• Yardım Projem: İstanbul-2015-TOFD-Yol Arkadaşım Olur musun?
  • Ulaştığım Bağışçı Sayısı: 0
  • Ulaştığım Bağış Tutarı: 0 TL
  • Kampanya Sayfamı Paylaş:

    http://ipk.adimadim.org/kampanya/CC7535
  • Kampanya Koşucu Kodum: CC7535

0 /750 TL

Kampanya Hedefim

618.772 /618.772 TL

Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği Projesi Hedefi

Neden Koşuyorum

Pazar sabahı ayakkabılarımı bağlarken daha üç yaşında olanım nereye gittiğimi sordu."Koşmaya gidiyorum" diye cevapladım. "Ama neden" diye sordu tekrar, ilk anda cevaplayamadım gayet yerinde bir soruydu. Sabah sıcacık yataktan çıkmanın mahmurluğu üzerimdeydi zaten, açıkcası gitmek de istemiyordum ama maratona hazırlanıyordum ama hala aylar vardı, yarın koşsamda olurda veya ertesi gün ayda maratonu koşmayabilirdim. Niye maraton koşuyordum ki? Ama o anda adını koyamadığım bir nedenden dolayı koşuyordum. Pek inandırıcı olmasa da "çünkü eğlenceli" dedim.
İşin aslı her koşu öncesi, başkalarına ve hatta kendime neden koştuğumu izah etmeye çalıştığım en zor an. Hakikatten koşması hem zor hem de çok çaba gerektiriyor. O kadar acıya ve ıstıraba katlandıktan sonra da dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyorsun hiç mantıklı değil, Çevremdekiler bir topun peşinden koşmamanın, sadece koşmaktan daha eğlenceli olduğunu söylüyorlar. Diğer türlü sadece sıkıcıymış. Ben de onları dinleyip kafa sallıyorum bu açıdan bakınca, sadece koşmak akıl karı değil. Bazıları zayıflamak için, bazıları formda kalmak için koşuyor gayet yerinde nedenler. Koşması diğer sporlara göre ucuz, ne bir takıma ihtiyacın var ne de saha ayarlamaya. Sonuçta koşmak dünyanın en popüler sporu. Yollara düşüp ayakları, bacakları kopana kadar kadar koşan milyonlarca insanın bunu sadece kilo vermen veya formda kalmak gibi elle tutulur nedenlerle yaptıklarını düşünmüyorum. Koşmanın özünde yatan bu neden her neyse tam olarak basitleştirerek tarif etmek zor.
Çoğu koşu daha iyi derece elde etmekle ilgili kafayı bozmuş gibi görünebilir. Ama sıcacık yorganın altında yada cafede barda zaman geçirmek yerine karda kışta yağmurda kilometre üzerine kilometre koşmak, tepeleri aşmanın nedeni hayalet kovalayab Pacman gibi daha iyi dereceler kovalamak da değil. Onun yerine koşmak bize bir tür mutluluk veriyor. Oyun oyanayan çocuklara bakın aşağı yukarı sağa sola durmadan koşuyorlar gayet mutlular. İşte bu koşma güdüsü doğuştan geliyor. Bugünkü halimize koşabilme becerimiz sayesinde evrildik. Christopher McDougall'ın en çok satanlar arasına giren "Born to run" kitabı, Harvardlı bilim adamlarının, insanoğlunun avın peşine düşüp ölene kadar peşinden koşarak evrim geçirdiğimize dair yapılan çalışmalara dayanıyor. Bu nedenden dolayı aşil tendonumuz, kemerli ayaklarımız ve koşarken kafımızı sabitlesin diye boyun kaslarımız var. Kısa mesafede bir çok memeliden yavaş olasak da uzun mesafede hayvanlar aleminin şampiyonuyuz. Atalarımız gözden kaçırmadıkları takdirde en iyi koşuculardan biri olan antilobu bile yorgunluktan durana kadar takip ederek avlayabilirlerdi. Kenyalı koşuculardan Mike Boit kazandığı bir yarış sonrası köyünde onuruna yapılan kutlamada çevredikelere madalyasıyla hava atarken çocukluk arkadaşı yanına gelerek "iyi, güzel, hoş da, hala antilop avlayabilir misin ?" diye sorar. Çocukluğumuzda koşmak daha doğal ve kolay gelirken, yetişkinlikte bu iç güdüyü kaybediyoruz ve koşması pek de kolay olmuyor. Bu nedenle koşmayı formüle ediyoruz. Ayakkabı satın alıyoruz, telefonumuza uygulamalar indiriyoruz, rotalar çıkartıyoruz ve sonunda her şey hazır olduğunda koşmaya başlıyor ve koşucu oluyoruz.
Daha sonra ormanda çamurda, yağmurda sokakta su birikintilerinin arasında koşarken kaybettiğimiz o çocuksu mutluluğun silik hatırasını hissetmeye başlıyoruz. İçimizde derinlerde bir yerdeki ilkel mağara adamı kıpırdanmaya başlar. Koştukça, yetişkin hayatımız süresince biriktirdiğimiz anne, baba, öğretmen, takım taraftarı gibi sorumluluk ve kimliklerin katmanlarından sıyrılmaya başlar ve bunların altında kalan daha sade ve basit insanla baş başa kalırız. Daha derinlere koştukça daha mutlu, huzurlu, bağımsız ve aynı zamanda kendimizle daha barışık hissederiz. Bizi taşıyan ayaklarımız ve bacaklarımızdan başka bir şey olmadığında, gerçekten kim ve ne olduğumuza dair belli belirsiz iç gıdıklayan duyguyu tadarız. Uzun bir koşudan sonra gözümüze dünyadaki her şey yerli yerinde ve huzurlu görünür. Bu gayet güçlü ve yoğun bir duygu o kadar güçlü ki beni ve bir çok koşucuyu tekrar tekrar ve daha fazlası için koşmaya çekiyor.
Bir diğer neden ise bir zamanlar bu duyguyu paylaştığım insanlar omurilik felci nedeni ile bunu tekrarlayamıyorlar, onların tıbbi, mesleki, ekonomik ve sosyal sorunlarının çözümlerine yönelik çalışmalara katkı sağlamak ve yeni oluşabilecek kalıcı sakatlıkların önlenmesini ve toplumun bu alanda bilgilendirilmesi için gayret sarfeden Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği için koşuyorum.

Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği

Bu proje, ortopedik engelli bireylerin özgürce hareket edebilmeleri amacıyla oluşturulmuştur. Manuel tekerlekli sandalye kullanamayan ve ağır engel grubu içinde yer alan ortopedik engelli bireylerin, başkalarına bağımlı olmadan çalışabilmesi, okula gidebilmesi, alışverişe çıkabilmesi; kısacası hayatını nispeten kendisinin yürütebilmesinin ön koşulu Akülü Tekerlekli Sandalye’ye sahip olmasıdır.

Bir adet Akülü Tekerlekli Sandalye’nin bedeli 3.250 TL’dir.

Eğer Murat Gökkonca isen, şifren ile bu sayfaya giriş yaparsan seni desteklemek için bağış yapanların isimlerini görebilirsin. (Bu liste kişiye özeldir ve sadece kampanyayı açan gönüllü koşucu bu listeyi görebilir.)